#Lost Girls Netflix Konusu ve İncelemesi; Faili Bulunamayan Gerçek Bir Suç Hikayesi… #SosyalMedya #Tv #BB

Lost Girls, Netflix’in orjinal filmi değil. Sundance film festivalinde gösterilen yaşanmış gerçek olaylara dayanan bir hikaye. Oldukça da sağlam bir alt yapısı olduğu için film satın alınmış. Fakat film tek bir kızın yaşadıkları üzerinden yola çıkarak diğer kurbanlara değinmiş. Cinayet içeren hikayelerin çoğu, bir davanın nasıl çözüldüğüne odaklanma eğilimindedir. Suçu kim işledi? Ne kanıt bulundu? Gerçekte ne oldu? Robert Kolker’ın kitabından uyarlanan film Long Island seri katilinin kurgusal olmayan hikayesinin araştırmasından çekilen Lost Girls, aynı soruları takip ediyor, ancak sona farklı bir nokta koyarak.

Mari Gilbert (Amy Ryan), kızları Sherre ( Leave No Trace yıldızı Thomasin McKenzie) ve Sarra’ya (Oona Laurence) bakmak için iki işte çalışan bekar bir annedir. En az iletişimi olan en büyük kızı Shannan’i, akşam yemeğine çağırır gelmediğinde ise onlara vakit ayırmadığını düşünür. Ancak ertesi gün gelen gizemli telefon ve erkek arkadaşının kardeşi Sherre aramasıyla olay tuhaflaşır. Ertesi günün akşamı Mari kızını aramaya başlar. Fakat olayla gerektiği kadar ne polis ne de Shannan’i son görenler ilgilenir. Olay ilerledikçe anne kız arasında yaşanan dramda gün yüzüne çıkar.

Olayla fazla ilgilenmeyen ve kayıtsız davranan polislerin üstüne daha fazla gitmeye başlayan anne tesadüfen ortaya çıkan dört cesedin keşfedilmesiyle bir seri katilin araştırılmasına yol açar. Shannan en son görüldüğü Long Island’ın zenginlerden oluşan izole mahallesinde herkes olaylara gözünü kapamıştır. Olay gecesi kayıp kızın aramasına rağmen polis çağrısına bir saat de yanıt vermiştir. Bütün bu ilgisizlik, kayıp kamera görüntüleri, olay yerinin düzgün aranmayışı kadının bir seks işçisi olmasından da kaynaklıdır. Demek ki ne olursa olsun sadece insan olmak bu olay içinde yeterli görünmüyor. Olayın yaşandığı bölgede ki halk büyük kentten izole yaşayan zengin bir muhittir. Bu olay yüzünden polisin ve gazetecilerinde sürekli mahallelerine girmesini istemezler.

Mari’ye karşı mahalleli çığırtkanlığa başlar ve polis de onu ciddiye almaz çünkü o bir kadın ve çocuklarına sahip çıkamadığı bir geçmişe sahiptir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen kızını aramaktan ve olayı araştırmaktan vazgeçmez. Zaman geçtikçe kızıyla ilgili pişmanlıkları ortaya çıkar. Long Island seri katilinin öldürdüğü kadınların sayısı arttıkça insanların neden dinlemediği ve ya yeterince umursamamaları daha çok sinirinizi bozacak.

Gördüğünüz üzere bencillik, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın kafası burada da karşımıza çıkıyor. İnsanın olduğu yerde kötülük bitmiyor bitmeyecekti… Gün geçtikçe daha çok cesette ortaya çıkmaya başlar ve aslında uzun yıllardır süren seri cinayetler ve arkaları aranmayan kaybolup giden cesetleri çürümüş genç kadınlar gerçeği iyice su yüzüne çıkar.

Amy Ryan’ın performansı, gerçekten başarılıydı konun içine girmenize ve ister istemez empati yapmanızı sağlıyor. Mari hiçbir şekilde mükemmel bir anne değildir; Zaten hiç bir insan mükemmel değil. Kızının mesleğinin ölümünün önüne geçmesinde öncelikli bir dava olduğunu anlasa da, yardım edemez, ancak acı çeken yakınında ki bir seks işçisini bırakma konusunda ikna etmeye çalışır. Shannan’ın Mari’ye para olarak yardım etmesi de dahil olmak üzere, soruşturma devam ederken kızıyla olan geçmişi acı acı peşinden gelir.

Ryan, durumu hayatta kalan kızlarına açıklamaya çalışırken, hayal kırıklığı ve üzüntü arasındaki ince çizgiyi ustaca yansıtır. Onlarla birlikte, polise olduğundan daha savunmasızdır. Sherre, annesinin Shannan’ın hayatının ayrıntılarını neden kendisinden ve Sarra’dan bir sır olarak sakladığını anlamak için uğraşır. Fakat annesinin çok az diyalogda olduğu küçük kardeşiyle ilgili de duymak istemediği şeyler keşfeder. Filmi bu kadar özel yapan olay gerçekte yaşanmış olması ve gerçek hayatta Sherre’nin ablasının davası için hala mücadele ediyor oluşu. Adalet için savaşmaya devam ediyor ta ki adalet yerini buluncaya kadar.