Allgemeines

#İnsanın İçinde Umutlar Yeşerten Bir Film : Özgürlük Yazarları

İnsanın İçinde Umutlar Yeşerten Bir Film : Özgürlük Yazarları

Eğitimsizlik, günlük hayatımızda karşılaştığımız en küçük sorunlardan tutun da ülkeleri dahi birbirine düşürmeye yetecek kadar uzun bir yolculuk içeriyor. Eğitimsiz kalan toplumlar ekonomik olarak geride kalsa da yarattıkları tehlike bundan daha büyük.

Eğitimin iyileştirici gücüne inanan bir öğretmenden ve onun insanın içinde umutlar yeşerten bir filmin hikayesinden bahsedeceğim bugün: Özgürlük Yazarları


Yayın tarihi 5 Ocak 2007 olan Amerikan yapımı gençlik ve drama filmi olan Özgürlük Yazarları, Amerika’da kaynaştırma okulundaki bir sınıfın hikayesini barındırıyor. Bu sınıfı insanın algısına göre özel ya da dışlanmış, ötelenmiş kılan özelliği ise içerisindeki öğrenciler. Bir sınıf düşünün ki içerisinde daha 14 yaşında olmasına rağmen hayatta kalabilmek uğruna siyahi çetelere katılmak için evini terk etmiş gencecik çocuklar, sürüden uzakta kalmamak adına Asya kökenli çetelere katılanlar, 14 yıllık ömrünün neredeyse yarısını ıslah evinde geçirmiş gençler, ailesinden dayak yiyenler, panik atak hastalığına sahip olanlar ve daha nicesi var. Anlayacağınız bu hikaye, sırf kökenleri yüzünden yaşam şartlarını en aşağılara çekmek zorunda kalan ve daha sonra bu şartların doğurmak zorunda kaldığı sonuçlardan dolayı suçlanan, itilen, ötekileştirilen bir sınıf dolusu çocuğun hikayesi.

1994 yılında Erin Gruwell, mesleğinin ilk yılında olmasına rağmen bir şeyleri değiştirebileceğine olan inancıyla Kaliforniya Long Beach’te bir kaynaştırma lisesinde göreve başlar. Eşi, babası ve diğer öğretmen arkadaşlarının olumsuz eleştirilerine aldırmadan yoluna devam eden Gruwell, ufak ya da büyük suçlara karışmış öğrencilerini, içine tıkıldıkları suç ve kan dolu dünyadan çıkarmak, hayatla ve birbirleriyle barışmalarını sağlamak amacıyla uzun süre çabalar. Yıllardır yaşamlarının aniden gelen bir kurşunla sebepsiz yere sonlanabileceğini bilen, sanki bu dünyadan çıkmak imkansızmış gibi hisseden çocukları yaptığı bin bir fedakarlıklarla o umutsuzluk çukurundan çıkaran Gruwell, tüm bunları yaparken maalesef kendine destekçi bulamıyor.

Tanıdık değil mi? Birini dışlamak, onu anlamaktan, ona yardımcı olmaktan daha kolay çünkü… Babası öğretmenliğin onun zekası için aşağıda bir meslek olduğunu savunurken eşi, ona fazla vakit ayırmadığı için evi terk eder. Okul yönetimi ise bu çocuklara ve Gruwell’e o kadar az bir inanca sahip ki, neredeyse yollarına daha da aşılması zor büyük engeller koyar. Hatta öyle ki, bazı meslektaşları Gruwel’in yaşadığı sorunlardan adeta zevk alır. Bunun net bir örneğini, sınıf içerisinde yaşanan kavgadan sonra Gruwell’in meslektaşıyla olan bir diyaloğunda görebiliyoruz.

“-Bugün biraz hareketli geçmiş.


Evet, aniden oldu.


-Cesaretini yitirme. Birkaç yıl sonra 3. sınıflara girersin. Onlar çok tatlı. O zamana kadar seninkiler gitmiş olur.


Ne demek istedin?


-Eninde sonunda okulu bırakıyorlar.


İşimi doğru yaparsam kapıda sıraya girmiş olurlar değil mi?”

İnsanın içinde umutlar yeşerten, ilham dolu bu filmin en önemli özelliği ise gerçekten yaşanmış olması! Film, doğal olarak içerisinde kurgular barındırsa da aslında bu hikaye gerçek. Bu film, Bayan Gruwell’in kötülüğe ve umutsuzluğa bulaşmış bir sınıf dolusu çocuğu yeniden hayata, topluma, dünyaya kazandırmasının öyküsü. Eğitimin iyileştirici gücünü vurgulayan, sevginin aşılmayacak dağları bile un ufak ettiğini bize kanıtlayan Gruwell, filmin bir yerinde kendisine bu kadar olumsuz şart varken, daha iyi okullarda eğitim verebilecek şansı varken neden burayı tercih ettiği sorulduğunda şöyle diyor:

“Bir çocuğu mahkemede savunuyorsan o zaman savaşı kaybetmişsindir! Asıl savaş burada, sınıfta verilmeli!”

Savaşlar topla, tüfekle, füzelerle kazanılmıyor, aksine kaybediliyor. Savaşı kazanmak kalem kullanmaktan, eğitimden, sevgiden, umuttan geçiyor. Umarım Gruwell’in hikayesi, öğrencileri için çabaları, kaybedilmiş yaşamlar için mücadelesi sizlere de ilham olur.

İçerisinde yaşadığımız bu dünya ne yazık ki sevgiden yoksun, anlayıştan habersiz, saygıyı hiç duymamış. Fakat yine de bu dünyaya olan inancımız bir bireyi bile topluma geri kazandırabilirse belki o gün, dünyadaki hiç tanımadığımız başka biri evine huzurla döner.

Yazan: Öyküm Kütük

Daha çok bu tarz yazılar okumak isterseniz sosyal medya kategorimizi ziyaret edebilirsiniz.

Dizi || Film izlemeyi seviyorsanız Dizi.BuradaBiliyorum.Com sitemizi forumlarla ilgileniyorsanız Forum.BuradaBiliyorum.Com adresini ziyaret edebilirsiniz .

Kaynak

Ähnliche Artikel

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Schaltfläche "Zurück zum Anfang"
Schließen

Please allow ads on our site

Please consider supporting us by disabling your ad blocker!